Ebeveynler için Rehber

4
Bir aile olarak gündelik hayatımızda iki ya da çok dillilikle nasıl başa çıkabiliriz?

Aileler ve kurumlar, gündelik hayatlarındaki iki ya da çok dillilikle başa çıkmada farklı stratejilere başvurabiliyorlar. Hangi stratejinin seçileceği, çocuklar için neyin en iyi olduğuna inanıldığına bağlı. İki ya da çok dillilik hakkındaki bilgiler arttıkça dil becerilerinin gelişimi için uzun vadede bazı stratejilerin daha yararlı olduğu, bazılarınınsa çok fayda getirmediği fark edilir.

Birinci strateji: Evde ve dışarıda sadece okul dilinin konuşulması

Levent ve Fatma'nın Nisa adında bir kızları var (5 yaşında). Aile Avusturya'da yaşıyor. Levent ve Fatma Türkiye'den geliyorlar ve kızlarının mümkün olan en kısa sürede - ve en iyi şekilde - Almanca konuşmasını çok istiyorlar. Fatma, Almancası oldukça sınırlı olmasına rağmen (dil bilgisi, kelime hazinesi, telaffuz ve cümle melodisi açılarından), kızıyla mümkün olduğunca Almanca konuşmaya çalışıyor. Aslında Fatma'ya kalsa kızıyla Türkçe konuşmayı tercih ederdi, zira kendini en iyi ifade edebildiği dil bu. Ancak Nisa'nın okulda ya da hayatının ilerleyen dönemlerinde geri kalmaması için bu çabayı göstermesi gerektiğine inanıyor.

Uzun bir süre boyunca anne babalara, okul dilinin evde de kullanılmasının çocuktaki kafa karışıklığını ve çocuğa aşırı yüklenmesini önleyeceği tavsiye edildi. Bu, her ne kadar iyi niyetli bir tavsiye olsa da, zaman içinde yapılan araştırmalar böyle bir yaklaşımın çocuğu - aynı zamanda da ailenin geri kalanını - kendi dilinden ve kültürel kimliğinden mahrum bırakıyor olduğunu göstermiştir. Aile dilinin kullanıldığı günlük rutinlerin olmaması bu dilin ihmal edilmesine yol açar. Anne babalar, okul dilinde akıcı değilse, dil bilgisi ve kelime bilgisi becerileri kısıtlıysa çocuğun dil edinimi sürecinde yeterli düzeyde destek alması da sağlanamaz. Bu durum, ne aile dilinin edinimine ne de okul dilinin edinimine yardımcı olacaktır. Farklı dilleri öğrenmenin çocuk için genellikle başa çıkılabilir bir zorluk olduğunun da göz önünde bulundurulması gerekir (bkz. 2. Bölüm). Dolayısıyla, daha önce popüler olsa da bu strateji bugün tavsiye edilen bir strateji değil.

İkinci strateji: Bir kişi, bir dil

Saya, kocası Jim ve 18 yaşındaki oğulları Alishan'la Slovenya'da yaşıyor. Saya, oğluyla Kürtçe konuşurken, kocası Jim, Alishan'la olan iletişiminde İngilizceyi kullanıyor. Bu onlar için çok önemli, zira ikisi de atalarının dilini ve kendi kimliklerini oğullarına aktarmak istiyorlar. Oğulları gerek anaokulunda sonrasında da okulda daima Slovence ile "kuşatılmış" bir hâlde olduğundan Slovenceyi düzgün bir şekilde öğrenemeyeceği konusunda ikisi de hiç endişe etmedi. Stratejileri işe yaradı da. Alişan Kürtçe, İngilizce ve Slovenceyi yetkin bir şekilde konuşan bir birey oldu.

Bir diğer yaklaşım "bir kişi, bir dil" stratejisi. Anne de baba da çocukla en aşina olduğu dilde iletişim kurar. Bu şekilde, çocuğa, anne ve babanın iletişim kurmayı seçtiği dillerde çok çeşitli ifade ve kelimeler sunulmuş olur, zira bireyler duygu ve fikirlerini en iyi bildikleri dilde daha uygun kelimelerle çok daha iyi ifade edebilirler. Bu strateji, aynı zamanda çocuğa dilleri otantik durumlar bağlamında öğrenmesi için de bir fırsat sunar. Ayrıca çocuk ailenin dil mirasının farklı kısımlarına erişebildiği için dil ve kültürel kimliğin korunması da mümkün kılınmış olur.

Bu stratejinin bir varyasyonu da anne babanın evdeyken aile dilini kullanıp dışardaki iletişimlerindeyse çevrelerine uyum sağlamak için okul diline geçmeleridir.

Evde birden fazla aile dilinin söz konusu olduğu durumlarda bu strateji, bir dilin tutarlı bir şekilde kullanılması ve farklı bir dile geçilmemesi için yüksek bir öz disiplin ve çaba gerektiren bir strateji. Burada, aile dillerinden birine hâkim olmayan diğer ebeveyne sık sık "çeviri" yapılması gerekebilir. Öte yandan, tutarlı bir şekilde sürdürülürse çocuğun temas kurduğu dillerde zengin bir kelime hazinesi edinmesini destekleyebilir. Ayrıca bu strateji, anne babanın eşlerinin kültürel kimliğine duydukları karşılıklı takdiri ifade etmelerini de sağlar.

Üçüncü strateji: Diller arası geçişlilik

Gordin ve Agbogbe'nin 12 yaşında Katja adında bir kızları var, aile Litvanya'da yaşıyor. Gordin'in ataları İsrail'den geliyor, kendisi akıcı bir şekilde Litvanca ve İbranice konuşabiliyor. Agbogbe ise Togo'lu ve Fransızca, Litvanca ve Ewe dilinde konuşabiliyor. Gordin de Agbogbe de kendi dil miraslarını kızlarına aktarmak istiyor. Agbogbe kızıyla Fransızca ve Ewe dilinde konuşuyor. Genellikle toplum içinde Fransızca, evdeyken ya da sohbet duygusal bir niteliğe büründüğünde Ewe dilinde konuşuyor. Gordin de Katja ile iletişim kurarken iki dilini kullanıyor. Evdeki günlük yaşamlarında, çok dilli gerçekliklerinin bir yansıması olarak sürekli olarak bir dilden diğerine geçiyorlar. Katja tüm dilleri anlıyor ama genellikle Litvanca cevap veriyor. Ailesi Katja'nın sadece Litvanca cevap vermesini sorun etmiyor ve onu farklı bir dilde cevap vermeye zorlamıyor. İbranice, Fransızca ve Ewe dillerini anlaması Katja'nın bu dillerde yetkin olduğunu gösteriyor. Katja da ailesi de bu kadar çok dili anlayıp konuşabildikleri için gurur duyuyorlar.

Diller arası geçişlilik, bir konuşmaya dâhil olan tüm bireylerin sahip oldukları dilsel repartuarın tamamını (bireyin aşina olduğu tüm dillerdeki tüm dil becerileri ve kelime hazinesi) kullanmalarına izin verildiği bir yaklaşım. Bu yaklaşım, ailenin çok dilli gerçekliğine saygı duyan bir yaklaşım. Gerek yetişkinlerin gerekse de çocukların dilsel becerilerini maksimum bir şekilde kullanarak birbirleriyle etkileşime girmelerine izin veriyor. Bu strateji, çocuğun dil repertuarının dengeli bir şekilde desteklenmesi için dili teşvik eden farklı durumlar üzerine bir farkındalık gerektiriyor. Başka bir ifadeyle, çocuk kendini ifade etmek için tüm dil repertuarını kullanmaya teşvik ediliyor. Yine de anne babalar, çocuğun aşina olduğu herhangi bir dildeki dil gelişimini ellerinden geldiğince desteklemekle sorumlu oluyorlar. Bu şekilde çocuk, sağlanan herhangi bir dilde yeni uyarımlar edinebiliyor ve okul dilini anne babasının onayı doğrultusunda daha verimli bir şekilde öğrenebiliyor. Ayrıca, çocuklarına iyi öğrenme imkanları sunarken anne babalar da kendi dil repertuarlarını derinleştirebiliyorlar.

Üzerine düşünebileceğiniz sorular:

  • Ailemizde hangi aile dilini kullanıyoruz?
  • Birden fazla aile dili söz konusuysa belli bir dili tercih ettiğimiz özel durumlar var mı? Varsa, bu neden böyle?
  • Ailemizde rahat hissedeceğimiz stratejiler hangileri?

Unutmayın:

  • Aileler ve kurumlar farklı stratejilere başvururlar. Amaç genellikle iki ya da çok dilliliği ve çocuğun gelecekteki eğitim başarısını desteklemektir. Hem anne babalar hem de kurumlar, farklı stratejilerin sunduğu potansiyel fırsatların ve getirdiği zorluklarının farkında olmalıdır.
  • Aileler, kendileri için önem taşıyan ve çocuklarının eğitim başarıları için gerekli olan tüm dillere erişimi kolaylaştırma konusunda teşvik edilmelidir. Anne babalar bunu yaparken kendi dil repertuarlarını zenginleştirme fırsatından da yararlanabilirler.